Lalezarda Deli Var

Satın aldığın, sana hediye edilen ya da bir şekilde sahip olduğun bu kitabın adına bakarak peşin hüküm verme hemen!.. “Deli” değilsin ve olma ihtimalin de yok! “Okumak pek akıllı işi değil!” desen de “Okuya okuya kafayı yiyenler var!” desen de: Bil ki tüm bunlara rağmen yanılıyorsun!

“Şair, yaşadıklarını yaşatan, hissettiklerini hissettirendir. Yaşadığı dönemin ve olayların canlı tanığıdır.” dedi, durdu hep... Kılı kırk yaran şairlerin “iki” hali olduğunu keşfetti kırk beş yaşında, bu kitapla birlikte...

“Şairler, ‘delidirler’ ve yazdıkları sürece ‘şizofren’ haldedirler. (Büyük sahrayı yemyeşil orman, bir kulübeyi saray, kuru yavan ekmeği bile ziyafet sofrası olarak görenler ve kuş sütü eksik masalardaki yiyeceklere “yal” diyenler, başka kimler olabilir ki!)” Bir dünya kurup o dünyada bir “sırça saray” inşa ederler kendilerine: kimselerin bilmediği, görmediği/göremediği. Şairler, ellerinden kalem düşünce -yazmadıkları zamanlarda- nevroz hale geçerler ve bu haldeyken pek fazla bir şey de yap(a)mazlar. Şizofren hallerinde, kurdukları dünyanın sakinidirler, inşa ettikleri saraylarda otururlar... Yine de bilim adamlarının “şizofreni ve nevroz” hakkında söylediklerine bakmakta fayda var.

Şizofreni nedir?

Şizofreni “kişilik bölünmesi”, “zayıf kişilikli olma”, “zekâ geriliği” ya da “tembellik” değildir; ama önemli ruhsal hastalıklarından biridir. Bu durum hastalarda, genelde gerçekle hayal dünyasını ayırt edememe, mantıksal düşünme yeteneği kaybı, normal duygusal tepkiler verememe ve toplumsal kurallara uyamama olarak görülür. Şizofreni hastaları dünyayı değişik algılarlar. Onlar için dış dünya, normal çevrede var olan -ama uyaranlar dışında olmayan- sesler, hayaller ve garip korkularla kaplı, karışık ve anlaşılmazdır. Şizofrenide görülen belirtiler iki başlık altında toplanır: “pozitif belirtiler” ve “negatif belirtiler”. (Bu belirtilerin tümü, her hastada bir arada görülmez.) Bazen de şizofrenler, yalnız kendilerince bir anlam ifade eden kelimeler uydururlar! Şizofrenlerin, anlamsız gibi görülen konuşmalarına dikkat edilirse, bu konuşmalarının içerik olarak hiç de anlamsız olmadıkları kolaylıkla görülür. (Aslında bu konuşma biçimi, kişinin çağrışımlarının hızlanması ile ilgilidir ve bazen düşüncedeki bu hızlanmanın yanında, duraklamalar da görülebilir.) Şizofrenlerin düşünceleri –genelde- çocuksu ve büyüsel olmakla birlikte, sıklıkla gerçekte olmayan hayaller de görürler; ama saldırganlık, şizofreni hastalarında pek az rastlanan belirtilerdendir.

Normal insanların (!) bile incir kabuğunu doldur(a)mayacak nedenlerle birbirlerine saldırdıklarını/parçaladıklarını düşünecek olursak, şizofrenlerden (şairlerden!) korkmayı gerektirecek bir durum yoktur!

Nevroz nedir?

“Nevroz, kişinin kendi özgürlük bilincini yadsıması, yani bir ömür boyu bir yalanı yaşamasıdır. (J.P. SARTRE)”

Freud’a göre de nevroz: “Kişinin yaşadığı olayın etkisiyle, çocukluk döneminde çözümlenmemiş ruhsal karmaşaların yeniden alevlenmesinden kaynaklanır. Yıkıcı bir şiddet sahnesiyle karşılaşan hemen herkeste -değişik düzeylerde de olsa- travmatik nevroz belirtileri görülür. Hatta, nevrotiklerin -bazen- başkalarının anlattığı sahneleri yaşaması bile söz konusudur. Nevrotik davranış kalıplarının temelinde, yıllardır süren bir etkilenmenin ve şartlanmanın rolü vardır. Temeli, erken çocukluk dönemine dayanan bazı travmatik hadiseler, zamanla uygun bir boşalım yolu bulamazsa, nevrotik bir davranış bozukluğu olarak karşımıza çıkabilir.”

Sonsöz de benden

“Okuyanlar değil, okumayanlar doğuştan ‘kafayı yemiş’ ve ‘baskı balatayı sıyırmış’ kişilerdir”! Lalezarın Delisi, “dün”ünü unutmadan “yarın”ları için koştururken, “bugün”ü yaşayamadı! O, yaşadıkça yazıyor, yazdıkça yaşıyor!..

Sevgili okur,

Kitaptaki olayları, insanları, yorumları ve şiirleri okurken gönlün ferah olsun... Merak etme: Tehlikede değilsin!



Düşüncelerinizi paylaşmak ister misiniz?